8 Haziran 2008 Pazar

Ottoman Empire


Osmanlı hakkında kurulmuş bir grup. Çok güzel değişik bilgiler bulabileceğiniz bu grupta Osmanlı Türkiye tartışmalarınada katılıp görüşlerinizi dile getirebilirsiniz.

Grup Adresi; http://www.facebook.com/group.php?gid=2245139372

İşte Grup Detayları;


۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩
۞۩۩۞DEVLET-İ ALİYYE-Yİ OSMANİYYE۩۩۞۩
۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩

MERHABA OSMANLI

Devlet-i Aliyye-yi Osmaniyye. Osmanlı Devleti.
Bu devletin, kendine lâyık gördüğü muhteşem bir unvan vardır: “Devlet-i ebed müddet”. Ebediyete, sonsuza kadar devam edecek devlet. Veya dünya durdukça duracak. Unvan da devlet kadar muhteşem.

"Devlet-i ebed müddet" ufkunu yitirmememiz lazım. Onu kaybettiğimizde bilin ki felâket çağımız başlamıştır. Terkibe dikkat ediniz, “devlet-i ebed müddet” deniyor, "devlet-i ebed müddet-i Osmaniyye” denmiyor. Ebediyen, sonsuza dek, dünya durdukça ayakta kalacak olan “devlettir”.

Osmanlının bir hususiyeti de Türk’te devlet idrakini şuurlaştırmasıdır. Bu şuurun olanca parlaklığıyla kavranmasından sonradır ki gerektiğinde “ya devlet başa, ya kuzgun leşe” denmiş, “nizam-ı âlem içün”, yerkürenin dirlik ve düzeni için, evlat vermek dahil, katlanılmadık fedakârlık kalmamıştır. Her şey, “din ü devlet, mülk ü millet” uğruna.

Bir dönem Selçuklu Sultanlığı idik. Bir zaman Osmanlı Padişahlığı. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti. Nüfus aynı, bayrak aynı, esas müesseseler aynı, yurt aynı, dil aynı, din aynı... Kalan teferruat.

Öyleyse devlet-i ebed müddetten murat edilen “devlet” devam etmekte. Bunu dolaylı şekilde ispatlamak da mümkün. Eğer rejim değişikliğiyle devlet hayatı bitseydi, bugün Ermeni gailesi gibi bir derdimiz olmazdı. “Hadise 1915’te cereyan etmiştir. Cumhuriyet rejimine geçiş ise 8 yıl sonra. 1915’te olanlardan bize ne?” diyebiliyor muyuz, desek bile dünya kaale alır mı? O halde Osmanlı dönemi, Beylik, erken Osmanlı, yükseliş devri, duraklama, gerileme vakti ve Tanzimat gibi safhalarıyla birlikte bizim için artık bir mekteptir. Aile hayatı, mahalle hayatı, içtimai hayat, hukuk hayatı, devlet hayatı, eğitim gibi onlarca belki yüzlerce mevzu için ders alınması icap eder. Ki Osmanlı ufkunu, vizyonunu kaybetmeyelim.

Osmanlı, imparatorluk, süper güç, cihan devleti yüksekliğinden bakıyordu. Devlet reisi, Şâh-ı cihândı. Yabancı devlet krallarına “Sen ki Fransa vilayetinin kralı” diye yazılıyor, bir koca devlet ancak bir il olarak kabul ediliyor, şairleri devrin memleketlerini dünya merkezi İstanbul’un bir taşına feda ediyor, “bir sengine yekpâre acem mülkü fedadır” diyor; Hıristiyan âleminin medar-ı iftiharı Ayasofya, arka arkaya yükselen Şehzadebaşı, Süleymaniye, Selimiye, Sultanahmet camileriyle tekrar be tekrar geçiliyordu.

Devlet reisinin "halifeyi ruy-i zemin" (yer yüzünün halifesi), "sultanü'l-berreyn" (karaların sultanı) ve "hakanü'l-bahreyn" (denizlerin hakanı) gibi unvanları vardı. Devlet-i ebed müddet fikrinin dirilişini yaşamak zorundayız. Bu bizi ayakta tutacak, kendimize güven duygusunu aşılayacak mayadır. Osmanlı için battı, çöktü, bitti gibi ifadeler kullanamayız. İstanbul, Dersaâdet, Darü'l-Hilâfe, Âsitâne, Türklerin elinde kaldığı sürece bu sözün değeri olamaz. Osmanlı, Selçuklu'dan devraldıklarını zenginleştirerek, Türkiye Cumhuriyeti'ne inkılap etti. Aynı bayrağın nöbetçileri değişti. Zaten Avrupalı, Osmanlı'ya “Türkiye” diyordu. Onların söylediği resmileştirildi. Eğer bu dirilişi yaşar, bu ufku tekrar yakalarsak, bugün önümüzde sıra dağlar gibi yükselen, 12 Ada, Kıbrıs, Kürt kışkırtması, Ermeni ihtilafı ve benzerlerinin küçük meseleler olduğu görülecektir.

Osmanlı, yok olmadı, bitmedi, tükenmedi. Devlet değişim yaşadı. Diğer unsurlar aynen sürmekte. O halde bu coğrafyayı teşkil eden herkes, Türk, Kürt, Laz, Ermeni, Rum... hepimiz Osmanlıyız.

Merhaba Osmanlı... Anlat bize ne biliyorsan, ne gördüysen, zaferlerini ve pişmanlıklarını anlat.


۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۩۞۩۞۩۩۞

Hiç yorum yok: